Kağıt Cinsi Kitap Kağıdı
Sayfa Sayısı 227
Kapak Türü Karton Kapak
Dünyanin kendi etrafinda dönmedigini hissettigi an panige kapiliveriyordu Doga. Içinde bulundugu is ortami da bu panigi
acimasizca köpürtüyordu. Hep merkezde olmaliydi. Hep farkli olmaliydi. Farki fark edilmeliydi. Kalitesi gözle görülmeliydi. Kesintisiz olarak arzulanmaliydi.
Istah, takdir ve kiskançlik dolu gözler hep üzerinde olmaliydi. Yillar sonra sagda solda küçük adamlarin belirmeye baslamasi da bu takintinin eseri olacakti.
Doga, 420 aylik bir bebekti. Pembemsi. Lacivert lensli. Ilik kokulu Gögüslerine silikon yaptirsa miydi? Site güvenliginin yanindan yavaslayarak geçiyordu.
“Etiniz nasil pişsin Doğa Hanim?” Plazanin eksi yedinci katinda yari Ingilizce yari Türkçe PowerPoint sunumu yapiyordu.
Cafe Jungle. Londra. Sepultura tisörtü. Elektronik sigara. Doga’nin en sevdigi mevsim, yazdi. Facebook’ta yorumlar çook güzeldi. Doğa, “bomba gibiydi”.
Alev olmasa, su küçük kirisikliklar, Onur ve diğer metal turnikeler...
Hakan Biçakci, metropol tekinsizligine bu defa bir kadinin gözünden bakiyor. Rekabetin, teshirin, güzel ve mutlu görünmenin dayanilmaz baskisini Doğa’yla
resmediyor. Doğa Tarihi, plaza-site-alisveris merkezi üçgeninde sikismis hayatlari anlatan, günümüzde geçen bir distopya.